Cuma, Ekim 04, 2024

GAZETE HABERLERİ

ÖĞRETİM PROGRAMLARI VE SON 15 YILDA EĞİTİMDE GERİCİLEŞME

Konuk Yazar: F. Dilek Gözütok – Prof. Dr., E. Ankara Üniversitesi Öğretim Üyesi

2002’de ülke yönetimini devralan iktidar, bu yolculukta gideceği yere kadar bazen sağ gösterip sol vurarak, bazen duraklayarak, bazen zikzaklar çizerek bazen de “Atı alan Üsküdar’ı geçti” naralarıyla yol alıyor.

İktidar, ilk yıllarından başlayarak eğitimle ilgili parti programında yer alan “…partimiz, eğitim alanında köklü bir reform hareketine girişecektir” ifadesine uyumlu olarak yaptığı her değişikliği, her popülist eylemi bir reformmuş gibi, yaptığı her yanlış uygulamayı doğruymuş gibi sunmuş ve kimilerini buna inandırmıştır. İlk yıllarda eğitim alanında yaptığı uygulamalar büyük ölçüde küreselleşmeye ve piyasacı anlayışa hizmet etmiştir. 2005 öğretim programı küreselleşmenin ihtiyacına cevap verecek, dünyayla rekabet edecek ‘birey’ yetiştirmeyi hedeflemiştir.

2004 yılında hazırlanan ilk öğretim programı:

»Yetkin olmayan konu alanı uzmanları, bazen de alan dışı kişilerce hazırlandığı,

»Yetkin program geliştirme uzmanları içermeyen komisyonlarca hazırlandığı,

»Program geliştirme bilim alanı ilkelerine uyulmadan oluşturulduğu,

»Pilot uygulama yapılırken kitaplarının yazdırıldığı,

»Pilot uygulama sonuçlarının programa yansıtılmadığı,

»Atatürk İlke ve İnkılâplarına yer vermediği,

»Türk milli eğitiminin amaçlarına ve demokrasi kültürü oluşturmaya hizmet etmediği,

»Beş sınıfın aynı yıl uygulamaya konduğu,

»Programın öğretmenlere yeterince tanıtılmadığı,

»Hiçbir araştırma sonucuna dayanmadan, hatta araştırma sonuçları yanlış olduğunu belirtmesine karşın okuma yazma öğretiminde “ses temelli okuma ve eğik el yazısı”na geçildiği,

»Okuma yazma öğretimine bütün dünyada olduğu gibi A-B-C harfleriyle başlamak yerine E-L harfleriyle başlandığı konularında ciddi eleştiriler almıştır.

MEB bu eleştirileri dikkate almadan kendi politik kadrosuna yaptırdığı, bazıları çeviri kokan bu programı 2005’te Türkiye genelinde uygulamaya koymuştur.

PISA, TIMMS gibi uluslararası ölçme sistemlerinde başarıyı yükselteceği iddiasıyla hazırlanan 2005 öğretim programlarında ihtiyaç analizi, yetkin kişilerden program ekibi oluşturma, program taslağını hazırlama, materyal üretme, pilot uygulama, öğretmen eğitimi yapma, pilot uygulama sonuçlarını program taslağına yansıtma ve programı kademeli olarak uygulama gibi bilimsel bir yol izlenmemiştir.

Cumhuriyet’in ilk yıllarından başlayarak Türkiye’de programlar çağın anlayışına göre, 1965’ten 2000’li yıllara kadar üniversitelerin Eğitimde Program Geliştirme bilim alanından akademik destek alınarak deneyimli öğretmenlerin de katılımıyla hazırlanmış ve MEB’de bu alanda nitelikli bir kadro oluşmuştu.

2002’den itibaren iktidar bu donanımlı kadroyu Bakanlıktan uzaklaştırmış, tercih ettiği kişileri getirmiştir. Bu uygulamalar bilim dışı ve politik uygulamalardır. Eğitim programları liyakatsız insanların eline teslim edilemez.

İzlenen yol bilim dışıdır

Program geliştirmede 2002’den sonra izlenen yol bilim dışıdır. Henüz cumhuriyet ilan edilmeden, Kurtuluş Savaşı devam ederken Mustafa Kemal 1921’de Maarif Şûrasını toplamış, o günkü adıyla ‘müfredat’ çalışmalarını başlatmıştır. Zaman zaman duraklamalar görülse de çok önemli program geliştirme uygulamaları yapılmıştır. Köy Enstitüsü Programları, İlkokul Programları, Köy Kadınları Kurs Programları ve daha birçok program örneği verilebilir.

Amacı tartışmalı olsa da Temel Eğitime Destek Programı gibi projelerle de Türk eğitim sisteminde ciddi bir program geliştirme birikimi oluşmuştur. MEB’in donanımlı kadroları üniversitelerden danışmanlık desteği alarak bilimsel ilkeler çerçevesinde Dünya Bankasının program geliştirme modeliyle birçok dersin programını hazırlamıştır. (Örn: 1998 1-3. sınıflar Hayat Bilgisi, 2000 4-8. sınıflar Fen Bilgisi) Müfredat Laboratuvar Okullarında (MLO) program konusunda eğitilmiş öğretmenlerle pilot uygulamaları, değerlendirmeleri yapılıp kitapları yazıldıktan sonra yaygınlaştırılan bu programlar henüz mezun vermeden, 2005’te uygulamadan kaldırılmış, yerine 2005 programları uygulanmıştır. İlk beş sınıfı kapsayan 2005 öğretim programının ardından 6-7 ve 8. sınıf programları kademeli olarak uygulamaya konmuş, lise programları ise yetkin olmayan başka ekipler tarafından hazırlanmıştır.

Üniversitelerin, öğretmen meslek örgütlerinin, velilerin eleştirdiği, itiraz ettiği, hatta dava ettiği 2005 programı ısrarla uygulanmış ve 2016’da mezun vermiştir. PISA ve TIMMS gibi uluslararası ölçme sistemlerinde 15 yaş çocuklarının başarısını yükselteceği iddiasıyla bir reformmuş gibi uygulanan bu programlarla PISA ve TIMMS’te Türkiye’nin başarısı yükselmemiş hatta bazı alanlarda düşmüştür. Benzer bir başarı düşüşü üniversite giriş sınavlarında da gözlenmiştir.

2012: Cumhuriyet birikimine darbe

2012’de 6287 sayılı yasa ile seksen yıl büyük mücadelelerle elde edilen Cumhuriyet birikimlerine büyük bir darbe vurularak 4+4+4 yapılanmasına gidilmiştir. Bu yapılanmanın yanlış olduğu konusunda eğitim bilimleri, çocuk gelişimi, çocuk psikolojisi, çocuk psikiyatrisi uzmanları, eğitim fakültelerinin yönetim kurulları, bazı üniversitelerin senatoları, eğitim sendikaları yöneticileri, öğretmenler, veliler, politikacılar, sanatçılar görüş bildirdiler. Yasanın çıkmasını engellemek isteyen muhalefet milletvekilleri fiziksel olarak hırpalandılar. Protesto eden öğretmen örgütleri, veliler dövüldü ve biber gazıyla püskürtüldü.

Son programı kim yaptı?

MEB’in 6 Ocak 2017 tarihinde kamuoyuna duyurduğu ve 10 Şubat’a kadar askıya çıkardığı “Öğretim Programı Taslak”larına ilişkin çok çeşitli kurumlar, eğitim sendikaları, öğretmenler ve veliler eleştirilerini ve önerilerini belirtmiştir. Ancak 18 Temmuz 2017 günü kabul edildiği açıklanan programlar taslakla belirgin farklılık göstermemektedir. Programı açıklayan üst düzey yöneticiler hazırlık öncesi veli, öğretmen ve yöneticilere anket uyguladıklarını belirtmiştir.

Çok sayıda anket uygulamayı “geniş bir katılım” diye yorumlayan bir anlayışla yazılan programla ilgili olarak ankette neler sorulduğu ve yanıtların istatistiksel sonuçları ile ilgili bilgi verilmemiştir. Hangi katılımcılar Evrim kuramını, Atatürk’ü, Kurtuluş Savaşını gereksiz gördü, hangi katılımcılar cihat, muamelât, ukubat kavramlarına yer verilmesini önerdi? Öğretmenler mi, yöneticiler mi yoksa veliler mi? Ya da MEB’i yıllardır yönlendiren, din merkezli bir eğitimi savunan bir öğretmen sendikası ya da kişiler mi?

Cumhuriyetle gelen eğitim sistemini hatalarla dolu gören, bunun bir örneğini de “Evrim bir ilimmiş, bir hakikatmış gibi okutuldu” diye veren bilim dışı bir anlayışın özlemi bu programlarda gideriliyor.

MEB’in/iktidarın öğretim programlarını ve dolayısıyla eğitimi dinselleştirme, akıl dışılaştırma, uydurma, bilim dışılaştırma yolunda aldığı yola karşı daha fazla mücadeleye ihtiyaç olduğu açıktır.                             

Yayınlanma tarihi: 15.09.2017

Birgün gazetesi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir