Prof. Dr. F. Dilek GÖZÜTOK
(Eğitim Programları ve Öğretim, E. Öğretim Üyesi)
Avrupa ülkelerinin bu günkü gelişmişlik düzeyine gelmelerinin en önemli etkileyicisi olan Rönesans ve Reform Hareketi’nin (çağdaşlık, bilimsellik ve laiklik), başarılması uzun yıllar sürmüştür. İşgal altındaki Türkiye’de 15 – 21 Temmuz 1921’de henüz Kurtuluş Savaşı devam ederken Ankara’da Maarif Kongresi gerçekleştirilmiştir. Mustafa Kemal cepheden gelerek bu kongreye katılmış ve Milli Eğitim tarihine geçecek nutkunu okumuş, böylece çağdaşlık, bilimsellik ve laikliği merkeze alan Kemalist Eğitim İlkelerinin temeli belirlenmiştir. Çağdaşlık, bilimsellik ve laiklik temelli eğitim ilkeleriyle Türkiye Cumhuriyeti’nde 15 yılda büyük aşama gerçekleştirilmiş ve bu devrimle Türkiye Cumhuriyeti, dünyaya örnek olmuştur. Atatürk’e göre eğitim, milletlerin bağımsız yaşayabilmeleri, kalkınıp güçlenmeleri bakımından hayatî önem taşır. Kendi ifadeleriyle; “En önemli, en esaslı nokta eğitim meselesidir.” Çünkü “Eğitim bir milleti ya hür, bağımsız, şanlı, yüce bir toplum halinde yaşatır, ya da bir milleti esarete ve sefalete terk eder.”
CUMHURİYET EĞİTİMİNİN İLKELERİ
Ulusal Kurtuluş Hareketi’yle birlikte belirlenen, Maarif Kongresi’nde temeli atılan “Cumhuriyet Eğitiminin İlkeleri”
1) Ulusallık (Dogmalara ve emperyalizme karşı millilik) 2) Bilimin rehberliği (Laiklik ve çağdaşlık) 3) Bağımsızlık bilinci 4) Özgürleşme (Fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller) 5) Bireysel ve toplumsal gereksinimlere uygunluk 6) Devrimcilik (Köklü dönüşümler yaratmak) 7) Karma eğitim 8) Demokratik eğitim (Kadın erkek bütün yurttaşlara) 9) Yaşamsallık ve uygulanabilirlik (Çağın ve toplumsal yaşamın gereklerine uygunluk) 10) Herkese eğitim hakkı
Bu kısa açıklamadan sonra bildirinin başlığını temsil eden kısa “ÖZ”, “DURUM” ve “ÖNERİLER” yazılarak, “NE YAPMALI?” sorusuna yanıt verilmeye çalışılmıştır.
“Dünden Bugüne Çözüm Köy Enstitüleri Sempozyumu” çalışmalarında kayda geçmesinin önemi nedeniyle “Cumhuriyet Eğitiminin İlkelerine” uygun olan ve daha sonra bu ilkelerin çiğnendiği uygulamaların bazılarına yer verilmiştir.
“ÖZ”
Mustafa Kemal önderliğindeki ekip, kadın erkek Türk halkıyla Kurtuluş Savaşı vermiş, Emperyalist ülkelerin işgalinden vatanı kurtarırken başlattığı, Cumhuriyetin ilanıyla büyük adımlarla sürdürülen eğitim seferberliği ile ümmetten millet yaratarak ülkeyi dönüştürmüştür. Yüzyıllardan beri köylü vergi vermiş, Evlatlarını Osmanlı ordusuna asker göndermiş, milliyeti ve dini ile ilgili bilgilendirilmemiştir, okuryazar bile değildir. Kadınıyla erkeğiylee vatanı için ölmeyi göze alarak savaş veren köylü; bilgisiz, sağlıksız, yoksuldur ve sosyal yaşamı kötü durumdadır. Başta Mustafa Kemal olmak üzere ülkenin kurtuluşuna önderlik edenler, Türk köylüsünü diriltmenin, canlandırmanın ve refaha kavuşturmanın yolunun eğitim seferberliğinden geçtiğine inanmaktadırlar. Bu inançla ülkenin o yıllardaki koşullarına uygun modeller yaratılmış, uygulanmış ve sonuçları alınmıştır. Uygulanan bu modellerin bazı ülkelere de örnek oluşturan en önemlisi “Köy Enstitüsü” modelidir. Bu modelle yurdun en ücra yerlerinde yaşayan insanlara eşit oldukları, vatandaş oldukları, hakları, görevleri, sağlık, tarım, hayvancılık, çağdaşlık öğretilmiş ve nitelikli öğretmen yetiştirmenin önemi vurgulanarak kurulan “Yüksek Köy Enstitüleri”nde öğretmen yetiştirilmiştir. Çok partili döneme geçilmesiyle birlikte emperyalist ülkelerin, iktidarın ve aşiret reislerinin baskısı ile köy enstitüleri kapatılmış, din politikaya alet edilmiş ve ülke yeniden karanlığa itilmiştir.
Köy enstitülerinin öğretmen yetiştirme modelinden esinlenerek 1955’de lise öğretmeni yetiştirmede “Yüksek Öğretmen Okulu” modeli oluşturulmuştur. Önceleri akademik lise mezunlarından üniversite sınavıyla öğrenci alan Yüksek Öğretmen Okulu, bu modelle ilköğretmen okullarının en başarılı öğrencilerini seçerek alıp yatılı hazırlık okulunda mezunlara üniversiteye girme hakkı kazandırmıştır. Üniversitelerin ilgili bölümlerinde öğrenim gören gençler eğitim bilimleri derslerini parasız yatılı olarak okudukları “Yüksek Öğretmen Okulu”nda alarak parasız yatılı olarak okudukları yılların 1,5 katı mecburi hizmet yapmaktaydılar. Bu kurumların yüksek başarısı istatistiklere yansımıştır. 1980 öncesi öğrenci olaylarına karıştırılarak kapatılmışlardır.
1939’dan beri Kız Enstitüsü mezunları birkaç aylık kurslarla yetiştirilerek köy kadınlarına eğitim vermek üzere “Köy Kadınları Gezici Kurs Öğretmeni(KKGKÖ)” olarak ülkenin en ücra köylerinde eğitim hizmeti veriyordu. (Milliyet Gazetesi 1963) KKGK öğretmeni yetiştirmek üzere 1964’de Isparta, Hacıbektaş ve Edirne Kız Meslek Liseleri bünyesinde “Köy Kadınları Öğretmen Yetiştirme Merkezleri” yapılandırılmıştır. Kız Meslek Liselerinin başarılı öğrencilerinden öğretmenler kurulu kararıyla seçilen binlerce genç bir yıl parasız yatılı olarak öğrenim görmüş, köylerde uygulama ve staj yapmış, ülkenin en ücra köylerinde, İl/İlçe Kız Meslek Liselerinin yönetim ve denetiminde hizmet vermiştir. 1977’de kapatılmıştır. Böylece kurslara öğretmen yetiştiren kaynak kurutulmuştur. Köylüye sağlık, beslenme, çocuk gelişimi ve eğitimi, el sanatları, görgü kuralları, folklor değerleri, vatandaşlık hakları, sorumluluklar vb. konularda eğitim veren öğretmen köyden çekilmiş, köyler imamlara bırakılmıştır.
“DURUM”
Cumhuriyet eğitiminin ilkelerine aykırı uygulamalar1940’lı yılların sonlarında yavaş yavaş başlatılmış, din siyasete alet edilmiş, sonraki yıllarda artarak devam etmiştir. 2002’den beri ise büyük bir yıkma projesinin uygulaması olarak Cumhuriyet döneminin kurduğu, ülkenin bütün varlıklarına, fabrikalarına, dağlarına, ormanlarına, kıyılarına, adalarına, yer altı zenginliklerine, tarımına, hayvancılığına, köylerine, şehirlerine, kadınlarına, çocuklarına, en önemlisi de eğitimine darbeler vurulmuş, yurttaşlarının ümitlerini yok edilmiştir. Bugün ülke Suriyeli, Afgan, Hintli, Pakistanlı ve Afrika’nın çeşitli ülkelerinin sığınmacılarına/göçmenlerine açılmış, para karşılığı vatandaşlık vermiştir. Bütün bu uygulamalar ülkeyi neredeyse canlı bomba haline getirmiştir.
Ülkenin yıkılan değerlerinin/varlıklarının yeniden yaratılması için Cumhuriyet ilkelerine inanan, donanımlı bireylerin bu ülkeyi yeniden yaratması gerekir. Türkiye Cumhuriyeti böyle yetişmiş donanımlı kişilere sahiptir. Bu gücü, eyleme dönüştürecek örgütlenmeye, planlamaya gereksinimi vardır.
Yüce Atatürk’ün belirttiği gibi; “Bütün bu ahval ve şerait içinde vazifemizin Türk İstiklâl ve Cumhuriyeti’ni kurtarmak olduğunu, damarlarımızdaki asil kanda bu kudretin var olduğunu” biliyoruz.
“Özgürlük ve bağımsızlık bu ülkenin karakteridir.” Bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olan ülkelerin işgalinden, on milyon nüfusla Kurtuluş Savaşı vererek ülkemizi nasıl temizlediysek, seksen beş milyonla bunu yine ve daha güçlü yaparız. Dünyada Mustafa Kemal gibi bir deha yetiştirmiş başka bir ülke yoktur.
“ÖNERİLER”
Bugün muhalefette olan partilerde, üniversitelerde, yurt içinde ve dışında Cumhuriyet eğitiminin yetiştirdiği her meslekten çok nitelikli insanlar vardır. Bu insanlar ülkeyi yeniden Cumhuriyet değerlerine kavuşturmak, ülke kalkınmasına katkıda bulunmak için akılcı bir örgütlenme, vatansever bir liderlik beklemektedirler. Tarım ve hayvancılığı, sanatı, kültürü yeniden canlandırmak, oluşturulacak üretim alanlarına eğitim ve barınma hizmeti örgütleyecek projelerin gerçekleştirilmesinde görev almayı beklemektedirler. Türkiye Cumhuriyeti’nin birikimleri, yaratıcı projeler yaratma yeterliğine sahiptir. Ülke kalkınması için kurulan tarım, hayvancılık, verimli üretim, sanayi, teknoloji, bu alanların uygulamalı eğitimi vb. alanlarda bilim kurullarının ürettiği projeler, programlar bazı ülkelerin model aldığı tarihe mal olmuş projelerimizden yararlanarak uygulamaya konmalıdır. Bu gün muhalefette olan partiler, seçimi, iktidara gelmeyi, parlamenter yaşama geçmeyi beklemeden İzmir, Adana, Eskişehir, Mersin gibi CHP belediyelerinde bu model pilot olarak uygulanabilir, değerlendirilebilir, geliştirilerek okullaştırılmalıdır.
Cumhuriyet Eğitiminin İlkelerine uygun eğitim için:
1) Öğretim Birliği, Temel Eğitim Yasası ve Türk Milli Eğitimi’nin Temel İlkeleri uygulanmalıdır.
2) Cemaat ve tarikatların elinde olan eğitim kurumları kamulaştırılarak MEB’e devredilmelidir. Cemaat ve tarikatlar yasaklanmalıdır.
3) 4+4+4 düzenlemesi derhal kaldırılmalıdır. Eğitim, zorunlu ve kesintisiz 1+8+3 bilimsel, laik ve demokratik bir yapıya kavuşturulmalıdır. 3-5 yaş çocukları için kamunun finanse ettiği bakım ve eğitim kurumları yapılmalıdır.
4) Öğretim programından zorunlu DKAB dersi ve seçmeli din içerikli dersler kaldırılmalıdır.
5) Bilimin yönlendiriciliğinde alan uzmanları ve eğitim bilimleri uzmanları tarafından hazırlanacak öğretim programları yeni kuşakları, Kemalizm felsefesine uygun, çağın gerektirdiği akıl, bilim ve sanat ortamlarında 21.yüzyıl becerileri ile donatmalıdır.
6) Bilimsel ilkelere ters düşen “Öğretmenlik Meslek Kanunu” diye kabul edilen uygulamaya derhal son verilmelidir. Bilimi temel alan öğretim programlarını başarıya ulaştırmak için mevcut öğretmenler ve okul yöneticileri donanımlı üniversitelerin katkılarıyla, onlara akademik unvan kazandırıcı hizmet içi eğitimden geçirilmelidir.
7) Bilimsel yöntemlerle yapılan ihtiyaç analizleri doğrultusunda ülke yeniden okullarla donatılmalı, atanmayan öğretmenlerin ataması yapılmalı, gerekirse başka meslekten öğretmenliğe geçenler kademeli olarak kendi lisans alanlarına kaydırılmalıdır.
8) Okul binalarında dinin gereklerine göre yapılan mekânlar (abdesthane, mescit) bilimsel eğitim ortamlarına dönüştürülmelidir.
9) Yeni yapılacak okul binaları bulunduğu yerin gereksinimine göre; çağdaş eğitim yöntemlerinin, bilim, teknoloji, tarım, hayvancılık, spor ve sanat uygulamalarının, astronomi, jeoloji, arkeoloji, turizm, doğa bilimleri gibi alanların tanıtılmasına ve denenmesine fırsat tanıyacak biçimde yapılandırılmalıdır.
10) Üniversiteler özerk yapıya kavuşturulmalı, bilim dışı uygulamalar, atamalar iptal edilmelidir.
1920’DEN 2022’YE EĞİTİM
Altunya “Türkiye’de Eğitimin Son Yüz Yılı” kitabında (2020), Eğitimde
* 1920-25 yıllarını “Arayış”,
* 1926-34 yıllarını “Kuruluş”,
* 1935-46 yıllarını “Atılım”,
* 1946-50 yıllarını “Bocalama ve Gerileme”,
* 1950-2002 yıllarını “Yozlaşma ve Zikzak”,
* 2002’den sonrasını “Ulusal Eğitimde Kırılma Süreci” olarak nitelemiştir.
1920-25 “Arayış” yıllarında; 3 Mart 1924’de Tevhid-i Tedrisat (Öğretim Birliği) Yasası çıkarılmış, Şer-iye ve Evkaf Vekâleti ve Halifelik kaldırılmıştır. 1924’de Ankara’da Muallim Musiki Mektebi, 1925’de Hukuk Mektebi (Hukuk Fakültesi) açılmıştır. Kara Harp Okulu daha Cumhuriyet ilan edilmeden Ankara’ya taşınmıştır,
1926-34 “Kuruluş” yıllarında; 1926’da Ders Aletleri ve Mektep Müzesi açılmış, milli kütüphaneler düzenlemesi yapılmıştır. 1928’de Türk harfleri kabul edildi, Millet Mektepleri açıldı ve yetişkin eğitimi seferberliği başlatıldı. 1928’de Refik Saydam Hıfzısıhha Enstitüsü kuruldu.1929’da başlatılan “Türk Tarih Heyeti”nin yaptığı “Türk Tarihinin Ana Hatları” araştırmasına dayalı “1-2-3-4. sınıf Tarih kitapları” yazdırılmıştır. Bu kitaplar 1931-1941 yıllarında liselerde ve yaygın eğitimde okutulmuştur.1930’da Türk Tarih Kurumu, 1932’de Türk Dil Kurumu kurulmuştur. Medreselerin yerine aydın din insanı yetiştirme amacıyla dört sınıflı 29 adet imam hatip okulu ve ilahiyat fakültesi açılmıştır. Bir yıl sonra imam hatip sayısı 26’ya, iki yıl sonra 20’ye, üç yıl sonra da ikiye düşürülmüş, 1929-30 öğretim yılında ise son kalan imam hatip okulları da kapatılmıştır.
1935-46 “Atılım” yıllarında; 1934’de Kız Enstitüleri ve bu enstitülere öğretmen yetiştirecek Kız Teknik Öğretmen Okulu açıldı. 1935’de Mülkiye Mektebi Ankara’ya taşındı. Yüksek Ziraat Enstitüsü (Uygulama alanı olarak Atatürk Orman Çiftliği), 1936 “İlköğretim Seferberliği Planı” yürürlüğe kondu, Ankara Devlet Konservatuvarı, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi kuruldu ve bazı öğretmen okulları (Gazi Eğitim Enstitüsü) Ankara’ya taşındı, yenileri açıldı. 1937’de Erkek Teknik Öğretmen Okulu açıldı. Köy Eğitmen Kursları ve 1937’den başlayarak Köy Enstitüleri kuruldu. İlk ve orta öğretim programları Cumhuriyet ilkeleri ve çağdaş pedagoji bulguları yönünde yenilendi 1943’de Fen, 1945’de Tıp Fakültesi açıldı ve 1946’da Ankara Üniversitesi kuruldu. Hitler’in görevden attığı bilim insanları Türkiye’de görevlendirildi. 1933 (birinci aşama), 1946 (ikinci aşama) “Üniversite Reformu yapıldı. 1932-50 arasında Halk evleri açıldı, 1940-46 yılları arasında Dünya kültür klasikleri Türkçeye çevrildi. Devlet tiyatrosu kurulup örgütlendi.
1946-50 “Bocalama ve Gerileme” yıllarında; II. Dünya Savaşı sonrasında Türkiye, Batı Bloku ve Doğu Bloku arasında bocalamıştır. Doğu Blokunun toprak talepleri karşısında Batı Blokuna katılmayı tercih etmiştir. Doğu Blokuna kalkan olmak için Doğu Blok’unun Marshall ve Truman (Doktrini) yardımlarının kabul edilmesiyle Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet İlkelerinden “Bağımsızlık” ilkesi zedelenmiştir. 1945’den sonra kapatılma girişimiyle, 1947’de Yüksek Köy Enstitüsü kapatılmış, ardından Köy Enstitüleri kapatılmaya ve öğretim programları değiştirilmeye başlanmış, yönetici ve öğretmenleri görevlerinden alınmıştır. Eğitmen kurslarının kapatılması, kız öğrenci sayısının azaltılması, din eğitimine önem verilmesi, “İmam Hatip Kursları”nın, açılması, İmam Hatip Okuluna dönüştürülmesi, Ankara Üniversitesi’ne bağlı İlahiyat Fakültesi’nin açılması, Gazi Eğitim Enstitüsünün Pedagoji, Resim-iş, Müzik ve Beden Eğitimi bölümlerinin kapatılması, DTCF’de hizmet veren milliyetçi öğretim üyelerinin görevlerinden atılması, “İlköğretim Seferberliği Planı”nın iptal edilmesi bocalama ve gerileme dönemindeki uygulamalardır.
1950-2002 “Yozlaşma ve Zikzak” yıllarındaki bazı olumlu uygulamalar; 1953’de Ticaret ve Turizm Yüksek Öğretmen Okulu ve 1955’de Türkiye’ye özgü bir model olan Yüksek Öğretmen Okulu kuruldu. 1959’da lise mezunlarının üniversitelerde öğrenim görmesi sağlanarak lise öğretmeni yetiştirme uygulaması değiştirildi. Öğrenci kaynağını başarılı ve öğretmenler kurulu tarafından onaylanmış ilköğretmen okulu son sınıf öğrencilerinden seçerek bunların üniversitelerin çeşitli bölümlerinde öğrenim görmelerini sağlayan bu model, çok başarılı sonuçlar vermiştir. Öğrenciler Ankara’da parasız yatılı okuyarak önce lise bitirmiş, sonra branş derslerini üniversitelerden, pedagoji derslerini Yüksek Öğretmen Okulundan alarak ülkenin her yanında mecburi hizmet yapmışlardır.
Nüfusun %75-80’inin kırsalda yaşadığı 1930’ların sonlarına doğru eğitimden yararlanamamış yurttaşları eğitmek için oluşturulan Köy Kadın ve Erkek kursları yapılandırılmıştır. Köylerde hizmet veren Kurs Öğretmenlerini yetiştirmek üzere 1964’de Isparta, Hacıbektaş ve Edirne Kız Meslek Lisesi bünyesinde “Köy Kadınları Öğretmen Yetiştirme Merkezi açılmıştır. Bu kurumların öğrenci kaynağı Kız Meslek Lisesi’nin başarılı mezunlarıdır. Sayıları 50 bini aşan kurs öğretmenleri, ülkenin en ücra köşelerinde eğitim hizmetinden yararlanamayan kırsaldaki kadınlara hizmet vermiştir. 1960’dan sonra 222 sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanunu çıkarıldı, Devlet bütçesinin %3’ünün 10 yıl süreyle ilköğretime ayrılması kararı alındı. 224 sayılı Sağlıkta Sosyalizasyon Kanunu çıkarıldı. 1973’de Milli Eğitim Temel Kanunu çıkarıldı. 1997’de “Sekiz Yıllık Zorunlu Eğitim Yasası” yürürlüğe kondu ve İmam Hatip Orta Okulları kapatıldı.
1945’den başlayarak (2002 yıları arası) Cumhuriyet eğitiminin ilkelerine aykırı bazı uygulamalar: Bocalama ve Gerileme/Yozlaşma ve Zikzak Yılları;1950’den sonra Köy Enstitüleri kapatıldı. 10 ay süreli imam hatip kursları açıldı, başıboş şekilde açılan Kur’an kurslarına göz yumuldu. 1958’de bunların yüksek kısmı olan İstanbul Yüksek İslam Enstitüsü kuruldu. Kemalist Devrim uyarınca açılmış olan İstanbul Yüksek Öğretmen Okulu, Gazi Eğitim Enstitüsü’nün Pedagoji, Resim-İş, Müzik ve Beden Eğitimi bölümleri kapatıldı. DTCF’de ve A.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde görevli çağdaş öğretim üyeleri görevlerinden uzaklaştırıldı, bazıları hapsedildi. 27 Ocak 1954’de Köy Enstitüleri İlköğretmen Okulu’na dönüştürüldü. 1955’de, 1936’dan beri yürütülen “İlköğretim Seferberliği Planı” yürürlükten kaldırıldı. Çok partili rejime geçilmesinin ardından sağ partilerde oy kaygısıyla birlikte imam hatip okullarının sayısı arttırıldı. Sağ partilerin yanı sıra sosyal demokrat partiler tarafından da yeni imam hatip okulları açıldı. İslam’da kadın imam olmamasına karşın bu kurumlara kız öğrenciler de alındı. Aydın din insanı yetiştirme amacıyla açılan imam hatip okulları mezunlarının çok az bir kısmının din görevlisi olarak istihdam edilmesiyle bu okullar, devlet yönetimine insan yetiştiren kurumlar haline getirildi. 1960’da bütçeden 10 yıllığına ilköğretime ayrılması kararı verilen %3 pay, 1965’de Adalet Partisi iktidarı tarafından %1’e düşürüldü. Temel Eğitim Kanunu kapsamında İmam Hatip Okulları İmam Hatip Liselerine dönüştürüldü. 1974’de İlköğretmen Okulları kapatıldı, Öğretmen Liseleri’ne dönüştürüldü, iki yıllık Eğitim Enstitüleri açıldı. 1974’de mektupla ve gece öğretimiyle öğretmen yetiştirme deneyimleri yaşandı. Bu uygulamalar öğretmen niteliğinde düşmeye yol açarken öğretmenlik mesleğine verilen değeri sarstı. 1977’de Isparta, Hacıbektaş ve Edirne’de hizmet veren Köy Kadınları Öğretmen Yetiştirme Merkezleri kapatılmış ve Köy Kadınları Gezici Kurs Öğretmenliğinin kaynağı kurutulmuştur. 1980 askeri darbesinden sonra 1981’de Kız Teknik Öğretim Genel Müdürlüğüne bağlı olarak Kız Meslek Liselerinin yönetim ve denetiminde yürütülen, ülkenin en ücra köylerine ulaşabilen Köy Kadınları Gezici Kursları, Yaygın Eğitim Genel Müdürlüğüne bağlanmıştır. 12 Eylül 1980 darbe yönetimi tarafından “Atatürk’den Nefret Projesi”nin bir uzantısı olarak ilk ve orta öğretim ders programlarına “Atatürkçülük” konuları eklendi. 12 Eylül 1980 darbesinden sonra kurulan hükümetler tarafından “Türk İslâm Sentezi, Yeşil Kuşak, Ilımlı İslâm, Küreselleşme, Özelleştirme” kavramları eğitim sistemine yerleştirilmiş ve bu kavramların yaşatılması için baskılar uygulanmıştır. 4 Kasım 1981’de Yükseköğretim Kanunu ile üniversiteler özerkliğini kaybetmiş, vakıf üniversiteleri kurulmuştur 1982 Anayasası ile ilk ve ortaöğretime “Zorunlu Din Dersi” konularak “Anayasa”nın ve Milli Eğitim Temel Yasası İlkelerinden “Laiklik” ilkesi çiğnenmiştir. 1983 ANAP iktidarı ile Evrim Kuramı tartışmaya açılmış, “Yaratılış” söylencesiyle ve bilim dışı yaklaşımlarla uzman olmayan kişilere ders kitapları yazdırılmıştır. 1995’de öğretmenlik formasyonuna sahip olmayan üniversite mezunları öğretmen olarak atanmıştır. 1996-2003 yılları arasında bir kısmının dinî cemaatlere ait olduğu bilinen 20 kadar vakıf üniversitesi açılmıştır. İmam hatip lisesi mezunlarının teoloji dışındaki alanlarda öğrenim görmesiyle yükseköğretim kurumları dincileştirilmiştir.
“Ulusal Eğitimde Kırılma Yılları”; Adalet ve Kalkınma Partisi 2002’de iktidara gelir gelmez birçok bakanlıkta olduğu gibi Millî Eğitim Bakanlığı’nda da yetişmiş uzman kadroları görevlerinden almış, yerlerine dış bağlantılı bir dini örgütün, konuya hâkim olmayan, Cumhuriyet değerlerine düşman insanlarını yerleştirmiştir.
2004’de çocuğunu zorunlu eğitime yollamayan veliye ceza verilmesini emreden yasa kaldırarak “veli isterse çocuğunu okula göndermeyebilir” düşüncesinin önü açılmıştır 2004’deki girişimle 2009’da cemaat ve tarikatların okul ve yurt açma yasağı kaldırılmış, çocuklar bu derme çarpma kurumlara teslim edilmiştir.
2005’de uygulamaya konan çeviri programlarla küreselleşmenin adımları atılmış ve öğretim programlarından vatan, millet kavramları ve Atatürk çıkartılmış, böylece Temel Eğitim Yasası’nın “Atatürk İnkılâp ve İlkeleri ve Atatürk Milliyetçiliği” ilkesi çiğnenmiştir.
Yetkin olmayan kişilere içinde mavi balina, illuminati, rabia işaretleri gibi örtük semboller, yanlış iletiler ve Türkçe yanlışları bulunan ders kitapları yazdırılmıştır.
Tevhid-i Tedrisat (Öğretim Birliği) Yasası çiğnenmiş, öğretim kurumlarında çeşitli dini vakıfların eğitim yapması için MEB ile protokoller imzalanmıştır.
Köy okulları ve yatılı bölge ilköğretim okulları (YİBO) kapatılmış, yakın köylerden taşımalı, uzak köylerden yurtlarda kalmalı uygulamaya geçilmiştir. Devlete ait yurtlar kapatılmış/yıkılmış çocuklar cemaat yurtlarına mecbur edilmiştir.
Yoksul aile çocuklarını örgün eğitim dışına atan uygulamalar yapılmıştır. Paralı eğitime destek verilmiş, bu yolla çocukların eğitim hakkı ihlâl edilmiştir.
Temel Eğitim Yasası’nın “Karma Eğitim” ilkesi çiğnenmiştir.
İslâm dininin bir mezhebinin öğretilerinin uygulanmasıyla eğitim dinselleştirilmiş, böylece Temel Eğitim Yasası’nın “Laiklik” ve “Bilimsellik” ilkeleri çiğnenmiştir.
Tevhid-i Tedrisat Yasası’nın gereği olarak yasaklanan sıbyan mektebi ve medreselerin 2014-2015 eğitim öğretim yılından itibaren çeşitli dini örgütler tarafından, Diyanet’in “Kur’an Kursları Okul Öncesi Din Eğitimi Projesi” ile ülke genelinde faaliyete başlamış, böylece Temel Eğitim Yasasının “Laiklik” ve “Bilimsellik” ilkeleri çiğnenmiştir.
Dinî cemaatlere ait olduğu bilinen ve Millî Eğitim Bakanlığı’nca da desteklenen okullarda çocuklara 3 yaşındayken Kur’an-ı Kerim dersi, 4 yaşındayken hafızlık dersleri verilmiş. Eğitim Bilimleri Alanının “Bilimsellik” ilkesi çiğnenmiştir. Anayasa’nın ve yasaların yasaklamasına karşın, bu okullarda 3-10 yaş arasındaki çocuklara Kur’an-ı Kerim, Arapça ve hafızlık eğitimi verilmiştir. Okul öncesi eğitimdeki çocuklara haftada altı saat din dersi ve Kur’an eğitimi verileceği Diyanet ile protokole bağlanmıştır.
Çeşitli vakıfların yurt ve kurslarında, kitle iletişim araçlarına yansıyan bilim dışı, din dışı, ahlâk dışı, akıl dışı uygulamalar, çocuk istismarları yetkili kişiler/bakanlar tarafından basit bir olay gibi algılanmış ve birçoğunun üstü örtülmüştür.
Türkiye’deki 5 yaşındaki çocukların yüzde 60’ının eğitim hakkı ihlâl edilmektedir. Okul öncesi eğitim kurumu açılmayarak çocuklar, cemaatlerin ve dini vakıfların parasal olarak desteklendiği kurumlara mecbur edilmiştir. Ekonomik zorluklar yaşayan aileler ücreti uygun olduğu için bu kurumlara yönelme zorunda bırakılmıştır.
2011 yılında “çağ açıp, çağ kapatacak” diye başlatılan “Fatih Projesi” devlete çok pahalıya mal olmuştur. (MEB Müsteşarı’nın açıklamasına göre 30 Milyar dolar), Bu proje ile eğitim sistemine büyük zararlar verilmiş ve proje çökmüştür.
2012’de 4+4+4 yapılanması ile ilk dörtten sonra okulu terk etme yolu açılmış. 8 yıllık ilköğretim okulları 4+4 olarak birbirinden ayrılmış, isteyen öğrencilere ilk 4’den sonra öğrenim yaşamını kesip bir yıl (bu süre daha sonra iki yıla çıkarıldı) hafızlık eğitimine gitme yolu açılmıştır.
4+4+4 yapılanması ile programlara seçmeli “Kur’an-ı Kerim”, “Hazreti Muhammed’in Hayatı” ve “Temel Din Bilgileri” dersleri yerleştirilmiş, bu derslerin seçilmesi için okul yönetimlerine baskı kurulmuştur.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) zorunlu Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi (DKAB) dersinin bir insan hakkı ihlâli olduğu kararına karşın, ders zorunlu olarak okutulmakta ve 8. sınıf öğrencilerinin liselere giriş sınavında sorulan soruların 1/5’i DKAB dersinden sorulmaktadır.
Eğitim Bilimlerinin “Zorunlu eğitim çağ nüfusu öğrenme yaşantılarını öğretim kurumlarında edinmelidir” ilkesi çiğnenerek, örgün eğitim hakkı ihlâl edilen iki milyon çocuk açık ortaokula, açık liseye kaydedilmiş, çocuk işçiliği ve küçük yaşta evlenme desteklenmiştir. Altı yaşından 18 yaşına kadar öğretim sürecinin içinde olması gereken yurttaşların eğitim hakkı ihlâl edilmiş, çocuklar ihmâl edilmiş, istismara uğratılmış, onlara fiziksel, duygusal ve zihinsel şiddet uygulanmıştır.
2017’de okullara kız ve erkek mescidi yapılması kararı ile okul bahçeleri, laboratuvarlar, kütüphaneler, görsel sanatlar, müzik ve spor salonları gibi eğitim alanları kız ve erkek mescidine dönüştürülmüştür. Eğitimin niteliğini arttıracak yatırımlar yapılmamış, eskiyen okul binaları onarılmamış, özel okullar teşvik edilmiş ve özellikle vakıf ve cemaat okulları maddi olarak da desteklenmiştir.
Öğretmen ve öğrenciler için (özgürlükmüş gibi nitelenen) varsıl-yoksul, inançlı-inançsız izlenimi yaratan giysiler tercih edilmiş, öğretmenin ve öğrencinin çağdaş bir Cumhuriyet ülkesinin yurttaşı görünümünde olması ve okullu kimliği kazanması engellenmiştir.
2017 öğretim programı değişikliği ile 1983 ANAP iktidarı ile gündeme gelen, sonraki yıllarda FETÖ mensubu olduğu anlaşılan Adnan Oktar tarafından desteklenen evrim kuramı tartışmaları sonunda öğretim programlarından “Evrim Kuramı” ile birlikte Atatürk, Kurtuluş Savaşı konuları da gereksiz görülmüş, cihat, muamelât, ukubat kavramlarına yer verilmiştir.
MEB’in, 2017 programına FETÖ’nün uzantısı olan “Hizmet Vakfı” ile “Toplumsal Duyarlılık Projeleri” kapsamında imzaladığı protokolde yer alan, adına “Değerler” dediği, ders içeriği ile eğitim durumlarıyla nasıl ilişkilendirileceği belli olmayan, hemen hiçbiri 21. yüzyıl becerileri kapsamına girmeyen bilim dışı bilgiler bütün derslere yerleştirilmiştir.
2018’de okullarda 1933’den beri okutulan “Andımız”ın okutulması yasaklanmıştır.
MEB’in Diyanet İşleri Başkanlığı ve iktidara yakın dinî kurum ve vakıflarla imzaladığı protokollerle eğitim, cemaat ve vakıfların eline terk edilmiştir. “Haydi Çocuklar Camiye Projesi”, “Her Sınıfın Bir Yetim Kardeşi Var”, “Sure Ezber Yarışması” “Yedi Yaşındayım Namaza Başlıyorum” gibi bilim dışı etkinlikler yapılmış, çocuklar MEB’in bütçesinden bisiklet, umreye gönderilme vb. uygulamalarla ödüllendirilmiştir.
Akademik liseler hızla imam hatipleştirilmiştir. Üstün başarılarıyla adını duyuran liseler “proje okulu” ilan edilmiş, öğrencilerin ve velilerin güçlü direncine karşın bazıları dağıtılmış, bazıları dönüştürülmüştür.
Çok sayıda akademik okulun dönüştürülmesiyle 525.052 Anadolu İmam Hatip Lisesi’ne ve (başka hiçbir meslek lisesinin orta kısmı yokken) 713.561 imam hatip ortaokuluna öğrenciler adrese dayalı olarak yerleştirilmiş, bu öğrencilere burs, yurt taşıma gibi olanaklar sağlanmıştır.
Din dersleri İslamiyet’te akılcı fıkıh ekolünü esas alan öğretmenlerden çok tarikatlarla, onlara bağlı vakıflarla çalışan öğretmenler tarafından verilmiştir. Akılcı İslâm’ı savunan bazı din eğitimcileri hizmetten uzaklaştırılmıştır.
Cumhurbaşkanı, (akademik yetkinlikleri tartışılan) kişileri rektör olarak üniversitelere atamış, yükseköğretim kurumlarının bilimsel ve akademik özgürlüğünü yok etmiştir.
Hukukçu olmayan kişiler hukuk fakültelerine dekan, ilahiyatçılar rektör, YÖK üyesi olarak atanmış, dini kıyafetlerle rektörlük makamında, başhekimlik odasında, komutan ise askeri üniforması üzerine giydiği dini giysilerle ibadet ederken görüntülenmiş, bu insanlar onore edilmiştir.
Vakıf üniversiteleri bilim insanı yetiştirmeye yatırım yapmamışlar, köklü üniversitelerin elemanlarını istihdam ederek içini boşaltmışlardır. Devlet üniversitelerinde kadro sınırlaması, politik atamalar, antidemokratik ortamlar yaratılması, ekonomik sınırlılıklar, partili rektör baskısı vb. nedenlerle bir yandan vakıf üniversitelerine kaçış, diğer yandan akademik niteliksizleşme hızlanmıştır. FETÖ ile mücadele kisvesi altında, tarikatlarla/FETÖ ile ilgisi olmayan, iktidara muhalif çok sayıda bilim insanının sorgusuz sualsiz KHK’larla görevden uzaklaştırılması da üniversitelerin içinin boşaltılmasına neden olmuştur.
2021’de yapılan 20. Eğitim Şûrası’nda okul öncesi çocuklara din eğitimi verilmesi oylanmıştır, Şûra kararlarının tavsiye niteliğinde olmasına karşın Milli Eğitim Bakanı, kararların takipçisi olacağını ilan etmiştir.
Kaynaklar:
Altunya. N.(2017). Ed. Bıkmaz. F. Cumhuriyetimizin Kültür ve Eğitim Politikaları “Türkiye’de Öğretmen Eğitiminin Kurumsal Evrimi” ss.49-113 Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi. Yayın no:225. Ankara.
Altunya. N.(2020).Türkiye’de Eğitimin Son 100 Yılı. Eğitim-İş Yayınları.
Gözütok.F.D.(2017). Ed. Bıkmaz. F. Cumhuriyetimizin Kültür ve Eğitim Politikaları. “Cumhuriyet Döneminin ‘Kadın Eğitimi’ İçin Yapılandırdığı Öğretmen Yetiştirme Modeli: Köy Kadınları Gezici Kurs Öğretmeni Yetiştirme Merkezi”.ss.173-182. Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi. Yayın no:225. Ankara.
Gözütok.F.D.(2017) Son 15 Yılda Eğitimde Gericileşme. Öğretmen Dünyası. Yıl:38 Ekim/2017
Milliyet Gazetesi.Erişim adresi:http://gazetearsivi.milliyet.com.tr/Arsiv/1963/09/11, Erişim Tarihi:7.10.2017.Sayı 45.