İstanbul Laik ve Bilimsel Eğitim Toplantısı’nda sunulmuştur. 14.02.2017
Prof. Dr. F. Dilek Gözütok
Cumhuriyet Kadınları Derneği (CKD) Temsilcisi
Eğitim teknolojisi ve dijital araçların büyük teknik olanaklar sunması, bir tuşa basıldığında dünyanın öbür ucundaki bilgilere ulaşılmasını sağlaması bile eğitimde “Ders Kitapları”nın önemini ve öğrencilerin eğitimine etkisini azaltamamıştır. Ders kitapları, bir ülkede milli eğitimin yurttaşlarında geliştirmeyi hedeflediği özellikleri, öğretim programları doğrultusunda düzenleyen yazılı ve görsel yardımcılardır.
Milli eğitimin uzak hedefleri ülkenin eğitim felsefesini yansıtır. “yurtta sulh, cihanda sulh”, “muasır medeniyetlerin üzerine çıkmak”, “demokratik bir ülke olmak” gibi… Genel hedefler ve ilkeler ise “Temel Eğitim Yasası” ile tanımlanmış, eğitim yoluyla yetiştirilecek bireylerin özelliklerinin ve eğitim sürecinde uyulması gereken kuralların bütünüdür. Okul kademelerinin (ilk, orta, lise, yüksek) ve okul türlerinin (akademik, mesleki vb.) genel hedeflerini ve derslerin özel hedeflerini / kazanımlarını öğrenci özelliklerine dönüştürmede okullar, okulun iklimi, okullarda sunulan fiziksel olanaklar, öğretmenler, ders kitapları ve diğer öğretim araçları çok önemlidir. Öğretim programlarındaki kazanımlar / hedefler, okul kademesinin ve okul türünün hedeflerine, Türk Milli Eğitiminin genel hedeflerine ve ilkelerine ve ülkenin uzak hedeflerine hizmet edecek nitelikte hazırlanmalıdır. Ders kitapları da ders programlarının hedeflerine uygun, programın işaret ettiği kazanımlara paralel yazılmalı, öğrencide bilişsel, duyuşsal, estetik boyutların gelişmesini sağlamalı ve öğrencinin okuma alışkanlığı edinmesini desteklemelidir.
Ders kitabı, öğrencinin gece gündüz her istediği zamanda ulaşabileceği, öğretim sürecinde tam olarak öğrenemediği bilgileri okuyabileceği ve ihtiyaç duyarsa tekrar edebileceği bir ders aracıdır. Yanı sıra, öğrenciye dersten önce konuyu okuma fırsat vererek, konudan haberdar şekilde derse etkin katılımını sağlar. Doğru Türkçe ile yazılan ders kitabı bir yandan öğrenciye model olurken, diğer yandan okuma zevkini geliştirir. Devletin yetkili kurumlarının onayından geçerek öğrenciye sunulan ders kitapları öğrenci için güvenilir kaynak demektir. Kitapta yazılanları öğrenci doğru olarak algılar ve kabul eder.
Cumhuriyetin ilk 15-20 yılında büyük olanaksızlıklara karşın çok özenle hazırlanmış ders kitabı örnekleri vardır. Cumhuriyet ilkeleri doğrultusunda, demokrasi eğitimi vermeyi hedefleyen 1924, 1936, 1948 ve 1968 öğretim programları çağının koşullarına göre oldukça bilimsel ve demokratik yöntemlerle hazırlanmıştır. Talim ve Terbiye Kurulu’nun (TTK) onayı ile programlara uygun kitaplar yazılmış ve yenilenmiştir. 1980 askeri darbesine kadar geçen yıllarda ülkedeki politik çatışmalar eğitim sisteminde de olumsuz izler bırakmıştır. 1983’de kurulan tek parti hükümeti ise “Türk-İslam Sentezi” söylemleri ile okulların yapılarında, milli bayram kutlamalarında, öğretim programlarında ve ders kitaplarında gerici değişmeleri başlatmıştır. Ders kitabı yazma yeterliğine sahip olmayan öğretmenler kitap yazmaya zorlanmıştır.
2002 yılına kadar yazılan ders kitapları, bazı cinsiyet ayrımcılığı, tekdüzelik, güncel olmama, milliyetçiliği vurgulama gibi konularda eleştiri almıştır. STK’lar ve bazı akademisyenler, ders kitaplarında toplumsal cinsiyet eşitsizliğini, gerileşmeyi ve antidemokratik boyutları ortaya koyan araştırmalar yapmışlardır. Açık Toplum Enstitüsü’nün desteği ile Tarih Vakfı tarafından yapılan “Ders Kitaplarında İnsan Hakları” konulu araştırmada “Vatan için canımız feda”, “Milli birlik ve beraberlik”, “Askerlik bir vatandaşlık görevidir” gibi ifadelerin insan haklarına aykırı olduğu belirtilmiştir. Kitabın önsözünde katkıları için teşekkür edilen Hüseyin Çelik Milli Eğitim Bakanı, Ziya Seçuk TTK Başkanı iken, bir “Eğitim Reformu” olduğu iddia edilerek hazırlanan 2005 öğretim programlarından ve yazdırılan ders kitaplarından ulusal değerler ve demokrasi kültürü çıkarılmıştır.
2005 yılı ve sonrası yazılan ders kitapları, bilimsellik, görsellik, verdiği iletilerin doğruluğu, uygulanabilirlik, açıklık, örtük iletiler, dil ve anlatım boyutları ile çeşitli araştırmalara ve iptal davalarına konu olmuştur. Velilerin açtığı davalar uzun yıllar süründürülmüştür. Tam iptal kararı verilecek iken MEB bilirkişilere itiraz ederek süreci başa döndürmüştür. Bu süre içinde dava eden velinin çocuğu büyümüş ve dava konusu kitabın muhatabı olmaktan çıkmıştır. İncelenen “Uyum ve Hazırlık”, “Hayat Bilgisi”, “Türkçe”, “Matematik” ve “İnsan Hakları, Vatandaşlık ve Demokrasi” kitapları için yazılan raporlar bilimsel dergilerde yayımlanmıştır. Kitaplarda bilimsel yanlışlar, anlatım bozuklukları, algı bozacak görseller, mantık yanlışları, subliminal iletiler, cinsiyet eşitsizliğini öğreten örtük iletiler, PKK övgüsü, FETÖ’nün ‘Türkçe Olimpiyatları’ logosu, şiddet, kin, nefret ve intikam duygusu uyandıracak yazı ve görseller belirlenmiştir. Mahkeme kararlarına karşın kitapları okutmayı sürdüren MEB, bu kitapların bazılarını 15 Temmuzdan sonra toplatmıştır. Bazı kitapların yazarları da FETÖ’den tutuklanmış ya da açığa alınmıştır. Bu yıl yazılıp uygulamaya konan 1. sınıf matematik kitabında da “4 Nisan neyin tarihidir?” sorusu yer almaktadır (Abdullah Öcalan’ın doğum günü ve PKK’nın kuruluş günü olduğu internette görülebilir). Kitap yazımı için açılan yarışmaları da hep bir cemaate, FETÖ’ ye, TÜBİTAK uzantılı şirket taklidi yerlere bağlı kurulduğu iddia edilen yayınevleri kazanmış ve sonunda Milli Eğitim Yayınevi çökertilmiştir. Bugün hâlâ okullarda bu yayınevlerinin ve Diyanet Vakfı’nın bastığı kitaplar, bazıları ücretli, bazıları ücretsiz olarak dağıtılmaktadır. Bu tür kitaplar öğretmen odalarına kolilerle bırakılmakta, öğretmenlerden öğrencilere dağıtmaları istenmektedir.
MEB çok sayıda yayının imha edilmesini kararlaştırmıştır. İmha edilmesine karar verilen yayınlar: İlkokul, ortaokul, imam hatip gibi okullara gönderilen Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi, Temel Dini Bilgiler, Hz. Muhammed’in Hayatı, Tefsir, Hadis, Fıkıh, Karşılaştırmalı Dinler Tarihi, Türkçe, Fen Bilimleri, Kur’an-ı Kerim, Sanat Tarihi ve daha çok sayıda ders kitabı, 29 yayınevinde basılmış öykü, hikâye, roman vb. kitaplar ve Sızıntı ve Aksiyon gibi 15 dergidir.
Bunların dışında, Diyanet Vakfı ve başka vakıfların ve bazı özel kuruluşların bazıları ücretli, bazıları ücretsiz olarak okullara dağıtılan yayınlarından örnekler vermek gerekirse: Okullar İçin Hz. Muhammed Köşesi, Veda Hutbesi, Soy Ağacı, Fatih Akıllı Tahta Uyumlu Siyer Defteri, Kutlu Doğum Haftası Kitapları, TEOG Deneme Testleri, Ensar Vakfı’nın “Dirilişe Çağrı, Namaz” kitabı, “Seçmeli Ders Yaprak Testler”, “Haydi Kızlar Eve” projesi, “Allah Nasıl Yaratıyor?”… İçerik yönünden vereceğimiz örnek ise dehşete düşürücüdür: Ramazan Risalesi ve Üç Aylar adlı kitapta “Herhangi bir hayvan veya ölü ile cinsel ilişkide bulunarak ya da istimna ile menisi akan kimsenin orucu bozulur, yalnız kaza gerekir.” gibi bir anlatım bulunmaktadır. Bu kitabın okunmasına itiraz eden öğretmenler dinsizlikle suçlanmaktadır.
Mikail adlı meleğin evrende meydana gelen doğa olaylarını düzenlediğini ders kitabı veya yardımcı kitaptan okuyan bir öğrenciye deprem, sel gibi doğa olaylarının olumsuz etkilerinden korunması nasıl öğretilebilir? Çağdaş eğitim yapılan ülkelerdeki çocuklar ve gençler doğa olaylarının etkilerinden korunma yolları konusunda projeler geliştirir, araçlar üretir ve yazılımlar tasarlarken bizim çocuklarımız tavaf eden robot yapıp PISA’da son sıralarda yer almaktadır.
MEB’in “100 Temel Eser” listesinde yer alan Keloğlan Masalları kitabında “İpi annesinin ayaklarına bağlamış, kadının kafasına taş atarak orada öldürmüş.” türünden şiddet, nefret ve sevgisizlik iletileri verilmektedir. Bu kitabı “100 Temel Eser” listesine alanlar acaba ne yapmak istemektedirler? Bir yandan bu tür kitaplar çocuklarımıza okutulmakta, bir yandan FETÖ’ nün “Hizmet Vakfı”na hazırlatılan, içinde hurafe bilgiler olan “Değerler Eğitimi” adlı saçma sapan kitaptan uygulamalar yaptırılmaktadır.
Türkiye Cumhuriyetinin olanaklarından yararlanarak bilimsel eğitim almış her bireyin, öğretmenin, velinin, çocuğu olanın olmayanın, çocuklarımıza uygulanan bu zihinsel teröre “DUR” demesi birinci görevdir. Demokratik kitle örgütleri olarak projeler tasarlayıp çocuklarımızı, geleceğimizi bu tehlikeden korumanın yollarını bulmalıyız.