Cuma, Nisan 26, 2024

YAYINLANAN YAZILAR

CUMHURİYETİN İLÂNINDAN 2015’E DEĞERLER EĞİTİMİ

2-6 Aralık 2014’de Milli Eğitim Bakanlığı 19. Milli Eğitim Şûrasını Antalya’da topladı. 18. Milli Eğitim Şûrasına kadar şûra toplantıları Ankara Şûra Salonunda yapılırdı. İkinci defadır MEB, toplantıyı çok sayıda eğitim bilimleri öğretim üyelerinin bulunduğu Başkentten kaçırmış ve politik olarak iktidarı destekleyenlerin dışında kişilerin katılmasını engellemiştir. Toplantıdan kısa süre önce MEŞ Yönetmeliği değiştirilerek katılımcı dokusu değiştirilmiştir. Şûra Raporundaki veriler,  kararların alınmasında, konuların tartışılmasında,  eğitim bilimleri, bilimsel eğitim, çocuk psikolojisi ve hatta dini bilgiler konularında yetkin olmayan kişilerin etkin olduğunu göstermiştir. Bu toplantıya katılanların “Değerler Eğitimi” kavramının yeni bir kavrammış gibi gündeme getirmesi “Cumhuriyetin İlanından 2015’e Değerler Eğitimi” konulu bir makale yazma gereksinimi yaratmıştır. 1924’ten 2015’e kadar Türk Milli Eğitim Sistemindeki Öğretim Programlarındaki değerler/duyuşsal özellikler belirlenmiştir. Makale, Öğretmen Dünyası Dergisinde yayınlanmıştır.

Prof. Dr. F. Dilek GÖZÜTOK

Ankara Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Fakültesi, Eğitim Programları Bölümü

Şûranın başlama tarihine beş ay kala 08.07.2014’te Milli Eğitim Şûrası Yönetmeliği değiştirilmiştir. Böylece katılımcı örüntüsü, alan uzmanı bilim insanlarından olabildiğince arındırılan 19. Milli Eğitim Şûrası (MEŞ), 2-6 Aralık 2014’te Antalya’da toplanmıştır.

19. MEŞ, dört gündemle toplanmıştır:

  1. Öğretim Programları ve Haftalık Ders Çizelgeleri
  2. Öğretmen Niteliğinin Artırılması
  3. Eğitim Yöneticilerinin Niteliğinin Artırılması
  4. Okul Güvenliği

“Öğretim Programları ve Haftalık Ders Çizelgeleri” başlığı ile çalışan komisyon, 2012’de 4+4+4 yapılanması ile öğretim programlarına yüklenen, adı seçmeli ancak uygulamada zorunlu olan din ağırlıklı derslerin, haftalık ders çizelgelerini alt üst etmesi sonucunda çöken yapıya çözüm arama çabasına girmek zorunda kalmıştır. Oysa 2012’de öğretim programlarında yapılan değişikliklerin ortaya çıkardığı olumsuzlukların bilimsel yöntemlerle elde edilen bulgular yardımıyla tartışılması gerekirdi. 19. MEŞ, 2012’de yapılan yanlıştan nasıl dönüleceğini tartışmak yerine ders saatleri ile oynayarak, yeni dersler ekleyip çıkararak, bir yanlışın başka bir yanlışla düzeltileceği yanılgısını yaşamıştır.  Şûrada alınan, özellikle Öğretim Programları ve Haftalık Ders Çizelgeleri ile ilgili çok sayıda yanlış kararın yanı sıra aşağıdaki tavsiye kararları 19. MEŞ’in karakteristiğini oluşturmuştur:

  1. Okul öncesi eğitim programında değerler eğitimine yer verilmesi,
  2. 1, 2. ve 3. sınıflara da din kültürü ve ahlâk bilgisi dersinin konulması, ilkokul 1, 2. ve 3. sınıflar için hazırlanacak din kültürü ve ahlâk bilgisi dersi öğretim programlarında da çoğulcu anlayışa yer verilmesi.
  3. Trafik Güvenliği ve İnsan Hakları, Yurttaşlık ve Demokrasi derslerinin haftalık ders çizelgesinden kaldırılması,
  4. Ortaokulda hafızlık eğitimi alacak öğrenciler için ara verme süresinin 1 yıldan 2 yıla çıkarılması ve ara verilen sürelerde öğrencilere dışarıdan sınav hakkı verilmesi, 
    Ortaokulda da değerler eğitimine öğretim programlarında etkin bir şekilde sarmallık anlayışıyla yer verilmesi,
  5. Liselerde din kültürü ve ahlâk bilgisi dersinin 2 saate çıkarılması,
  6. Kutlu Doğum Haftası ve Aşure Günü’ nün Belirli Gün ve Haftalar kapsamına alınması önerileri benimsenmiştir.

İlkokul 1-2-3. sınıflara Din Kültürü ve Ahlâk Bilgisi (DKAB) dersinin konulması,  Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararına aykırıdır. Ayrıca, Gelişim Psikolojisi bilim alanı, 5-6-7 yaşındaki çocuklara (DKAB) dersinin öğretilmeye çalışılmasının, çocukların bilişsel ve psikolojik gelişimini engelleyeceğini vurgulamaktadır.

Çağdaş ülkelerde, alan uzmanları, program geliştirme, eğitim teknolojisi, eğitim felsefesi, gelişim/öğrenme psikolojisi, ölçme ve değerlendirme uzmanlarının istihdam edildiği ve bilimsel yöntemlerle çalışan program geliştirme kuruluşları vardır. Bu kuruluşlar programların geliştirilmesi ve değiştirilmesi aşamalarında okullarla birlikte çalışır, programları geliştirir, dener ve yaygınlaştırır.

Hafızlık eğitimi adıyla örgün eğitimden ayrı kalma süresinin bir yıldan iki yıla çıkarılması kararı, bu sürenin bir yıl bile olması, 1739 Sayılı Temel Eğitim Yasasının “Süreklilik” ve “Laiklik” ilkelerine aykırı olduğu gibi 12 yıl zorunlu eğitim anlayışı ile de çelişmektedir.

Din kültürü ve Ahlâk Bilgisi dersinin liselerde haftada iki saate çıkarılması önerisi AİHM kararlarına aykırıdır.

Dini temelleri tartışma konusu olan “Kutlu Doğum Haftası” ve “Aşure Günü” gibi uygulamaların  “Belirli Gün ve Haftalar” kapsamına alınması, 1739 sayılı Temel Eğitim Yasasının “Laiklik” ve “Bilimsellik” ilkelerine aykırıdır.

Osmanlı’nın son 100 yılında her alanda gerçekleştirilen yenileşme hareketleri Cumhuriyetle birlikte özellikle eğitim alanında hızlandırılmıştır. 1924-1926-1936-1948-1968-1998 ve 2005 öğretim programları köklü değişiklikler içermektedir. Programların adları bu yıllarla anılmakla birlikte program geliştirme çalışmaları süreklilik göstermiş, sistem içinde çeşitli program geliştirme modelleri uygulanmış, dersler ve okul türleri biçiminde programlar hazırlanmış ve uygulanmıştır.

1924 programından başlayarak 2005 öğretim programlarına kadar öğrencilerde geliştirilmesi hedeflenen değerler ve duyuşsal özellikler programlar taranarak başlıcaları aşağıda belirtilmiştir:

1924 İlkmektep programı, milli birlik ve beraberlik ile vatandaşlık bilincinin geliştirilmesini vurgulamıştır. “Musahabat-ı Ahlâkiye dersinde nezaket, doğruluk, sorumluluk bilinci, güzel ve iyi şeylere karşı muhabbet, okul yaşamına katılım, işbirliği, ortak çalışma, yardımlaşma ve dayanışma duygularını güçlendirme” (Bıkmaz, 2013, s.38) özelliklerinin yanı sıra aynı program “mektebin maddi ve manevi hayatı, çocuklarda temizlik, intizam, nezaket, doğruluk, teavün ve tesanüd, güzel ve iyi şeylere karşı muhabbet vazife şinaslık gibi itiyatları tesis edecek tarzda tertip ve tanzim edilmelidir” (Maarif Vekâleti, 1340, s.9, Akt: Bıkmaz, 2013, s.38) ifadeleri ile öğrencide geliştirilecek tutum, değer, alışkanlık türünden duyuşsal özellikleri vurgulamıştır.

1926 Öğretim programında (Maarif Vekâleti, 1930) yer verilen duyuşsal özelliklere bakıldığında “hayvan beslemek, orman yetiştirmek” (s.7), “hıfzı-sıhha kaidelerini ameli bir surette öğretmek ve bilhassa her hususta çocukları temizliğe ve intizama alıştırmak” (s.7), “çocuklara ahlâki telkinler yapmak” (s.7) “çalışma zevk ve hevesini vermek” (s.8), “talebe arasında teavün ve tesanüt hislerini uyandırmak ve kuvvetlendirmek” (s.8), “tabiat muhabbetini telkin” (s.10) vb.nin önemle belirtildiği görülmektedir.

1926 Öğretim Programı Hayat Bilgisi Dersinin, değerler eğitimiyle ilgili bazı konu alt başlıklarında: “Kuşlar ve kuşlara merhamet” (s.15), “Kışın açıkta kalan insanlar; kayıkçılar, gemiciler, amele, polis, bekçi. Bunların çalışmasından bizim kazandığımız rahat. İnsanların birbirine yardımı” (s.16), “Fakirler ve kış: hasseten fıkara çocuklar, lustracılar ve saire. Fakirlere yardım şekilleri” (s.16), “Mektebimiz dâhilindeki hayatın ve mektep nizamlarının yeniden tetkiki. Küçük sınıf talebesi ile daha büyük talebe arasında münasebetler” (s.23), “işsiz insanların halleri, işsizliğin akıbeti” (s.24), “Mahkemeyi ziyaret ve bir iki davayı dinlemek” (s.24), “Yardım ve sıhhat teşkilâtı: Hilali-ahmer, hastaneler, Himayei-eftal. Böyle teşkilâtın yardımları. Böyle teşkilâtın devamı için halkın vazifesi” (s.24), “Tasarruf ve iktisat lüzumu. Fıkaranın vaziyeti, fakirlere yardım. Yardım cemiyetleri ve bunların hizmetleri. Mektep dâhilindeki yardım cemiyeti” (s.26), “Kuşlara ve diğer yararlı hayvanlara yardım” (s.26), “Batıl itikatlar ve korkularla mücadele” (s.27) gibi öğrencilere değerler kazandıracak içerik yer almaktadır.

Türkçe dersi programında “zevkî edebî uyandırmak” (s.31), “müşterek millî şiveye [İstanbul şivesi] istisnas ettirmek” (s.31). Coğrafya dersi programında “Çocuklara doğup büyüdükleri memleketi tanıtmak ve Türk vatanını sevdirmek. Vatanın muhtelif yerlerinde yaşayan insanları birbirine tanıtmak, birbirinin maişet tarzlarını ve ihtiyaçlarını öğretmek ve aralarındaki rabıta ve muhabbeti artırmak, … çocuklarda vatan muhabbeti uyandırmak” (s.71). Yurt Bilgisi programında, “Çocuğa en geniş manâ ile yurdunu ve milliyetini sevdirmek” (s.79), “çocukta Türk’ün iktisadi ve medeni kudret ve kabiliyeti hakkında itimat ve iman tevlit etmek ve yaşatmak” (s.79), “çocuklara mücerret ahlâk kaideleri öğretmekten ziyade kendilerine ahlâki ve içtimai ihtiyatlar kazandırmak lâzımdır. Bunun için mektebin maddi ve manevî hayatı, çocuklarda temizlik, intizam, nezaket, doğruluk, teavün ve tesanüt, güzel ve eyi şeylere karşı muhabbet, vazife şinaslık gibi itiyatları tesis edebilecek bir tarzda tertip ve tanzim edilmelidir” (s.80), “hilali ahmer, fıkaraya yardım cemiyeti, tasarruf sandığı, sıhhat birliği gibi teşkilâtlara dair raporlar yapmak” (s.81), “evde tesanüt, aile azasının vazifeleri ve hakları .… Mektepte işbirliği .… İmece, köyü güzelleştirmek, bataklığı kurutmak, yolları muhafaza etmek için köylülerin müşterek çalışması .… Muhtekirlere ve tehlikelere karşı köylülerin tesanüdü: köy kooperatifi, sigortalar … köye ve etrafına ağaç dikilmesi, koru ve ormanların muhafazası .… Kasabanın güzelleştirilmesi ve temizliği için bütün hemşerilerin müştereken çalışması. Kasabada medeni ve hayırperver müesseselerin vücude getirilmesinde zenginlerin yardımı … herkesin riayet edeceği medeni kaideler: sokaklarda kıyafet, tiyatro, sinema gibi umumi yerlerde tavrı hareket, kalabalık yerlerde alışveriş, tramvaya otobüse binmek, kalabalıkta bilet vesaire almak, yerlere tükürmemek, sokaklara süprüntü atmamak” (s.80-84). Tabiat dersleri programında, “Çocuklara tabiat muhabbeti telkin ederek, çiçekleri, ağaçları ve faideli hayvanları himayeye alıştırmak” (s.89), “Hariçten memleketimize ithal edilen süt, meyva ve balık konserveleri. Bu yüzden memleketimizin kaybettiği paralar” (s.94). Jimnastik programında, “Dikkatli, becerikli, faal, cesur, nizamşinas, neşeli bir nesil yetiştirmek” (s.102), “çocuk oyunlarla bir takım mertlik evsafı inkisap eder, şerefe, haysiyete, hak ve adalete taalluk eden oyun kaidelerine riayeti kendi kendisine öğrenir” (s.103). Musiki programında, “Çocuklarda musiki zevki uyandırarak onlarda güzellik hislerini beslemek” (s.106). Resim programında, “Çini, halı, milli nakış ve oymalar gibi masnuatın evsafını göstererek çocuklarda milliyet hissini takviye etmek ve milli sanayi tezyiniyeye rağbet uyandırmak” (s.110), “Talebeyi intizam ve temizliğe ve iktisade alıştırmalıdır” (s.115). El işleri dersinde, ‘iş zevkini’ vermek ve onda ‘çalışmak itiyadını’ husule getirmek” (s.120) amaçlanmıştır.

“1936 İlkokul programında tabiat güzellikleri, Türk devrimine bağlılık, yurtseverlik ve milletseverlik, milli bayramlara şenlik duyuşları, vücudu ve çevreyi temiz tutma, iktisadi ve içtimai değerler, aile sevgisi, insanlara saygı, engellilere yardım ve saygı, misafirperverlik, akrabalık, arkadaşlık, komşuluk, büyüklere saygı, yardımlaşma, fedakârlık, doğa sevgisi, doğayı koruma gibi duyuşsal özelliklere yer verilmiştir” (Töre, 2013, s.88).

1948 İlkokul programında yer verilen duyuşsal özellikleri Akçatepe (2013, s.122), “sevgi (insan, doğa, hayvan sevgisi), saygı (insan haklarına, bayrağa saygı), iyiliği sevme, kötülükten kaçınma, hoşgörü, milli bayram, aile, dayanışma, yardımlaşma, arkadaşlık, kurallara uyma, düzenlilik, temizlik, tutumluluk (para, zaman, enerji ve diğer tüketim maddeleri), işbölümü, güvenlik, eğlenme ve demokrasi” olarak özetlemiştir.

1968 İlkokul programında yer verilen duyuşsal özellikleri Koçer (2013, s.155), “sevgi (aile, okul, çevre, Atatürk, insan, hayvan sevgisi), saygı (bayrağa, cumhurbaşkanına, istiklâl marşına saygı), demokrasi, yurttaşlık, bayramlar, yardımlaşma, işbirliği, komşuluk, arkadaşlık, yoksullara yardım, konukseverlik, temizlik, tutumluluk, sorumluluk, yemek adabı, çiftçi ailesinde örf ve adetler” olarak özetlemiştir.

1998 Hayat Bilgisi programında yer verilen duyuşsal özellikleri Alkın–Şahin (2013, s.194), “demokrasi, insan hak ve hürriyetleri ile sorumlulukları, insan haklarına saygı, milli bayram, vatan ve millet sevgisi, bayrağa saygı, istiklâl marşına saygı, insan sevgisi, Atatürk inkılâpları, milli birlik ve beraberlik, aile sevgisi, yurt sevgisi, bayram, tutumluluk, iyiliği sevme, kötülükten kaçınma, gelenek ve göreneklere saygı, temiz olma, yardımlaşma, kurallara uyma, paylaşım, dayanışma, işbirliği, katılma, lider olma, düzenli olma, sevgi, saygı ve hoşgörü” olarak özetlemiştir.

2005-2006-2007’de hazırlanan ve uygulanmakta olan ilkokul ve ortaokul (İlköğretim 1-8. sınıflar) öğretim programları incelendiğinde öğrencilere öğretilecek değerlerin ayrıntılı olarak belirlendiği görülmektedir. Hayat Bilgisi programında, arkadaşlık, temizlik, eğlenme, kutlama, görev, işbirliği, sorumluluk, yardımlaşma ve dayanışmaya birinci sınıfta; yardımlaşma, saygı, duygu, nezaket, paylaşım, cesaret, eşitlik, güven, hak, hürriyet, güvenlik, vatan ve ülke ikinci sınıfta; sevgi, barış, doğruluk, iyimserlik, tutumluluk, toplumsal paylaşım, hak, duyarlılık, dürüstlük, kültürel değer, karşılıklı bağımlılık, önyargı, adalet ve mizaha da üçüncü sınıfta yer verilmiştir. 2005 Hayat Bilgisi programı demokrasi kültürü ve ulusal değerler açılarından yetersiz (Danıştay 8. Dairesince de belirlenmiştir.) bulunmuş bu yetersizlik 2009’da eklemelerle tamamlanmaya çalışılmıştır.

19. MEŞ’te okulöncesi, ilkokul ve (sarmallık anlayışı ile) ortaokul programına alınması önerilen “Değerler Eğitimi”nin hangi değerleri kapsayacağı Şûra kararlarında belirtilmemiştir.

Değerler Eğitimi yaparak öğrencilerin toplumsal hayata hazırlanması ve başarılarının artırılması amacıyla, “Toplumsal Duyarlılık Projeleri” kapsamında Millî Eğitim Bakanlığı’na bağlı örgün ve yaygın eğitim kurumlarında değerler eğitimi seminerleri verilmesi için MEB ile Hizmet Vakfı arasında bir protokol imzalanmıştır. Bu amaçla belirlenen konu başlıkları bir kitapçıkta toplanmış, 39 sayfalık kitapçık, MEB Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğü’nde çalışan yedi görevli tarafından imzalanmıştır.

Kitapçığın Önsöz’ünde çalışmanın gerekçesi, “Millî Eğitim Temel Kanunu’nda da ifadesini bulan, yetişen neslin “millî, ahlâkî, insanî, manevî ve kültürel değerlerini benimseyen, koruyan ve geliştiren; ailesini, vatanını, milletini seven ve daima yüceltmeye çalışan” bireyler olarak yetişmesi” hedefine dayandırılmıştır. Alıntı yaparak hedefledikleri ve bölüp aldıkları ifadenin tamamında “Atatürk İnkılâp ve İlkelerine ve Anayasada ifadesini bulan Atatürk milliyetçiliğine bağlı; Türk Milletinin… insan haklarına ve Anayasanın başlangıcındaki temel ilkelere dayanan demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı görev ve sorumluluklarını bilen ve bunları davranış haline getirmiş yurttaşlar olarak yetiştirmek;” denmektedir. Türk Milli Eğitiminin genel amaçlarından birincisinin (Madde 2) bir kısmı hedeflenmiş, bir kısmı (Türkiye Cumhuriyeti, Atatürk İnkılâp ve İlkeleri, Atatürk milliyetçiliği, insan hakları, demokratik, laik, sosyal hukuk devleti kavramları) dışlanmıştır.

Kitapçığın Önsöz’ünde “değer dünyamızdaki bir erozyondan, şiddetten, kötü alışkanlıklara bulaşma yaşının aşağılara indiğinden” bahsedilerek “bu hususlarda aileden okula, medya kuruluşlarından sivil toplum örgütlerine kadar herkesin sorumluluğu vardır. Bu sorumluluk çerçevesinde bir sivil toplum örgütü olan Hizmet Vakfı da üzerine düşen görevi fedakârlıkla yerine getirmek istemektedir” denmektedir.

Değerler eğitimi kitapçığında yer alan bazı konu başlıkları:

Hastalık ve Musubetin AnlamıBir Hayat Gerçeği: Ölüm ve Ötesi
Dua ve İbadetin Hayatımızdaki Yeriİnancın Bireysel ve Toplumsal Hayata Etkileri
Dua ve İbadetRamazan Ayı ve Oruç
Peygamber Sevgisiİktisat, Kanaat ve Şükür
İktisat ve İsrafKanaatkâr Olmak
Nimetlere Şükür

Kitapçıktaki bazı anlatımlar:

Evlerimizi, yuvalarımızı İslâmî ölçülerle ve imanın ışığında kurduğumuz takdirde yuvalarımız bir cennet köşesi, saadet ve huzur bahçesi olur. …

Karı, koca ve diğer aile fertleri arasındaki münasebet, yakınlık, hürmet, şefkat ve muhabbet yalnız bu kısa dünya hayatı ölçüsüyle değil, ahirette, ebedî hayatta bu münasebetlerin devamı ölçüsüyle olmalıdır.

Dinin davranışlarımızla ilgili mükâfat ve cezayı gündeme getirmesi; ahlâki davranışlarımızı helâl, ibadet, amel-i salih veya ahlâk dışı davranışlarımızı haram, mekruh gibi kavramlarla kategorize etmesi bu davranışları yapma veya yapmama konusunda insanları teşvik etmektedir.

Rabbimiz de “Allah çok tövbe edenleri ve çokça temiz olanları sever” ayetiyle temizliğin önemine dikkat çekmektedir. Temizlik daha çok maddi olarak anlaşıldığı için manevi kirlerden arınmayı ifade eden tövbe özellikle zikredilmiş gibi sanki. “Kabın içinde ne varsa dışına da onun sızacağı” gerçeğinden hareketle insanın ruh dünyasındaki güzellik ve temizliğin dış dünyasında da görüneceği ve görünmesi gerektiği hususu dile getirilmeye çalışılıyor gibi. O halde öncelikle temizlenecek olan ruh dünyamız, manevi âlemimiz olmalı ki dışımıza aksetsin.

Tabiri caiz ise kâinatta büyük büyük çarklar birbirleri ile uyumlu bir şekilde hareket ettirilmekte, böylelikle bir ahenk ve binlerce hikmetle süslenmiş mükemmel bir düzen ortaya çıkmaktadır.

Allah’a itaat üzerine sabretmek ilk maddedir… İlâhî yasaklara karşı sabırlı olmak da ikinci maddedir… Sabrın üçüncü sarf mahalli de hayattaki musibet, hastalık ve belâlara karşı sabırlı ve dayanıklı olmaktır… Bu hususta da yaralarından kurtlar çıktığı hâlde şikâyet ve isyanda bulunmayıp sabır kahramanı olan Hazret-i Eyyûb de bizim için son derece önemli bir örnektir… İnsanın hastalık, musibet ve sıkıntılarla günahları dökülür. Hastalık ve musibetler güzel bir şey olmasaydı, Rabbimiz hiç en sevdiği kullarına bu sıkıntıları verir miydi?

Dünyayı nasıl yaşarsak yaşayalım sonunu da düşünmek, ölümü de hatırlamak gerekir. Evet ölüm, hayat kadar somut, gerçek ve inkâr edilemez bir hakikattir. Her nefis (canlı) ölümü tadacaktır. Gelen gider, giden gelmez. Öyle ise bu hakikate karşı göz yummak yerine onu anlamaya çalışmak gerekir. Çünkü göz yummakla gece olmaz…

Bediüzzaman, ölümü “Başka bir memlekete gitmiş yüzde doksan dokuz dostlara kavuşmak” olarak algılamıştır. Necip Fazıl: “Ölüm güzel şey, budur perde ardından haber Hiç güzel olmasaydı Ölür müydü Peygamber.” beytiyle ifade etmiştir…

Şer gibi görünen hadiseler altında hayırlar, hayır gibi görünenlerin altında ise şerler vardır. Bu dünya yurdu geçici bir menzil ve imtihan alanıdır. Burada daimi olmadığımız, bir misafir olduğumuz için zahmet ve sıkıntıların fazla bir önemi yoktur. Ayrıca o zahmet ve sıkıntılar, ebedi olan güzellikleri bize kazandırmak için birer vesiledir. Önemli olan misafirhane sahibinin izni ve emirleri dairesinde hareket etmek ve sükûnet bulmaktır.

İbadetlerin belirli vakitleri olduğu gibi bazı duaların da özel vakitleri vardır. Güneşin batması akşam namazının vakti olduğu gibi, yağmursuzluk da “yağmur duasının” vaktidir.

Ramazan ayına ayrı bir güzellik katan hiç şüphesiz İslâm’ın beş şartından biri olan oruç ibadetidir. Orucun maddi ve manevi birçok faydası vardır. Bir ay boyunca tutacağımız oruçla midemizi dinlendirip sağlıklı bir hayat sürdüreceğimiz gibi manevi yönden de sabır öğrenerek nefsimizi terbiye ederiz. Ramazan ayı aynı zamanda Kur’an ayıdır. Rabbimiz Kur’an-ı Kerimde şöyle buyuruyor: “O Ramazan ayı ki insanlığa bir rehber olan, onları doğru yola götüren ve hakkı batıldan ayıran en açık ve parlak delilleri ihtiva eden Kur’an o ayda indirildi.” Ramazan ayının fazileti hakkında Peygamberimiz (S.A.V.) de şöyle buyurmuşlardır: “Ramazan ayı girdiği zaman cennetin kapılan açılır, cehennem kapıları kapanır ve şeytanlar bağlanır.” “Bir kimse Ramazanın faziletine inanarak ve mükâfatını Yüce Yaradan’dan umarak oruç tutarsa geçmiş günahları bağışlanır.”

Peygamber olan zatın, zahiren ve bâtınen halka olan hâkimiyetini devam ettirmek için, maddi ve manevi bir ulviyete ve bir imtiyaza ihtiyacı olduğu gibi, Yaratıcı ile olan derece-i münasebet ve alâkasını göstermek ve peygamberliğini halka tasdik ve kabul ettirmek için de, bir delile ihtiyacı vardır. Böyle bir delil de ancak mucizelerdir. Peygamber efendimiz (A.S.M.), Cenab-ı Hakk’ın yanındaki değerini ve ayrıcalığını anlatacak sayısı bine varan mucizeler göstermiştir. Ayın ikiye bölünmesi, parmaklarından su akması, ağaçların insanlar gibi emrini dinlemeleri ve okumak ve yazmak öğrenmediği ve ümmi olduğu halde; on dört asrın felsefecileri ve bilim adamlarını hayrette bırakan ve semavi dinler arasında birinciliği kazanan bir din ile birden meydana çıkması gibi mucizeler göstermiştir… Peygamber efendimizin (A.S.M.) getirdiği nur ile kâinata bakmak ve onun gibi yaşamakla mümkündür.

Tükettiğiyle değer kazandığına inandırılan ve çılgınca tükettirilerek israf ettirilen modem insanın iktisat gibi bir değeri yeniden ders almaya ne kadar ihtiyacı var… Eğer insan kanaate alışamazsa dizginlenmeyen hırs ve zararlı kıskançlık gibi ruhi hastalıklarla mücadele edecek, bu duygularını ıslah edemezse o zaman çevresine en zararlı hayvandan daha zararlı hâle gelebilecektir.

Şükür insanın yaradılışında bulunan “Bir kahve fincanın kırk yıl hatırı vardır” sözünü atalarımıza söyleten çok önemli bir duygudur. Şükrün zıddı nankörlük ve küfrandır ki insana hiç yakışmayan bir hâldir. Şükür asıl mal sahibi Yaratıcıya olacakken, nimetlerin bizlere ulaşmasına vesile olan insanlara da teşekkürü unutmamalıyız. Bir Hadis-i Şerifte de ifade edildiği gibi “İnsanlara teşekkür etmeyen, Yaratıcıya da hakiki manâda şükredemez.” Çünkü insanların eli ile bize nimetlerin ulaşması çok görünür, Allah’tan ulaşması ise gaybi bir hadisedir.

Bu yazının başlangıcında, 2-6 Aralık 2014’te Antalya’da toplanan 19. MEŞ’in bilim dışı bazı önerileri ve bu önerilerin yok saydığı yasa ve uluslararası sözleşmeler belirtilmiştir. MEŞ’te önerilenlerden biri de okul öncesinden başlayarak bütün öğretim düzeylerinde “Değerler Eğitimi”ne yer verilmesidir. Değerler, çok kapsamlı bir kavramdır. Alanyazında değerler farklı gruplamalar, farklı sınıflamalar başlığında incelenmektedir. Demirhan-İşcan (2007, s.22), Brynildssen (2002)’den alıntı yaparak “Temel Değerleri” öğrenme, dürüstlük, işbirliği, başkalarına yardım etme, özgürlük, sorumluluk ve nezaket olarak;  Lickona (1991)’den alıntı yaparak sorumluluk, saygı, tolerans/hoşgörü, sağduyu, alışkanlık, kendini ve hareketlerini denetim altında tutma, yardımseverlik, merhamet, işbirliği, cesaret, dürüstlük, doğruluk ve demokratik değerler olduğunu belirtmiştir. Eğitim sürecinde öğrencilere hangi değerlerin kazandırılması gerekir? sorusunun yanıtı: eğitim sisteminin “Genel Amaçları”na, okul türünün ve düzeyinin “Genel Amaçları”na, öğretim programının ve ders programının “özel hedeflerine/kazanımlarına”  hizmet eden değerler olmalıdır.

1924’ten başlayarak 2005 Öğretim programlarının tamamında yer verilen tutum, değer, alışkanlık gibi özelliklerin tamamı, Milli Eğitim Temel Yasası’nda vurgulanan “Genel Amaçlar”a ve “İlkeler”e hizmet etmektedir. Hedeflenen bu değerlerin tamamının bütün öğrencilere kazandırılamamış olmasının nedenleri bilimsel yöntemlerle araştırılmalıdır.

     *Öğretmenlik eğitimi almayan insanlar öğretmen olarak görevlendirildiği için mi?

     *70-80 kişilik sınıflar oluşturulduğu için mi?

     *Bazı okullarda dersler boş geçtiği ya da ücretli öğretmenlerle doldurulduğu için mi?

     *Program geliştirmenin programa ders ekleyip çıkarılması zannedildiği için mi?

     *Açık öğretimi örgün zorunlu eğitim kavramı içinde değerlendirip çocuklar okuldan uzaklaştırıldığı için mi?

     *Öğretmen ve yöneticiler üzerinde siyasi baskı kurulup yer değiştirmek zorunda bırakıldıkları için mi?

     *toplumda ve kitle iletişim araçlarında ahlâki çöküntü göstergeleri olduğu için mi? Ya da başka hangi etkenler olduğu araştırılmalıdır. 

Değerler eğitimi, kazandırılacak değerlerin benimsendiği ve yaşatıldığı ortamlar sağlandığında başarıyla yapılabilir. Her gün kadınların öldürüldüğü, dövüldüğü, çocukların tecavüze uğradığı, yolsuzlukların, hırsızlıkların normal karşılandığı bir toplumda evrensel değerleri öğretebilme şansı yok gibidir. PISA ve TIMSS gibi uluslararası sınavlarda OECD ülkeleri içinde Türkiye’den katılan öğrencilerin son sıralarda yer alması, Eğitim sisteminin Dil Becerileri, Matematik ve Fen Becerilerinde de öğretimin hangi düzeyde yapıldığının göstergesidir.

MEB ile Hizmet Vakfı arasında imzalanan protokol çerçevesinde hazırlanan “Değerler Eğitimi” kitapçığında önerilenler Anayasanın ve Milli Eğitim Temel Yasasının Laiklik ilkesine, AİHM kararlarına ve uluslararası sözleşmelere aykırıdır ve bunları MEŞ kararları olarak teklif etmek suçtur. MEB ve Hizmet Vakfı’nın bazıları yukarıda sıralanan değerler(!)in okul öncesinden başlanarak çocuklara benimsetilmesi durumunda o çocuklara öğretim programının gerçekleştirmeyi hedeflediği bilimsel düşünme, eleştirel düşünme, yaratıcı düşünme, karar verme, yansıtıcı düşünme, analiz ve sentez gibi üst düzey düşünme becerilerinin kazandırılabileceği söylenemez. Bu değerlerle(!) ancak dininin, kininin davacıları yetiştirilebilir.

Kaynakça

Akçatepe, A.G. (2013) “1948 İlkokul programı”.Gözütok, F.D., Bıkmaz, F. (Ed). Cumhuriyet’in ilânından 2013’e öğretim programlarının analizi hayat bilgisi örneği. (ss.109-134). Ankara: Yargı Yayınevi.

Alkın, Şahin, S. (2013) “1998 İlköğretim programı”.Gözütok, F.D.,Bıkmaz,F. (Ed)Cumhuriyet’in ilânından 2013’e öğretim programlarının analizi hayat bilgisi örneği. (ss. 177-207). Ankara: Yargı Yayınevi.

Bıkmaz, F. (2013) “1924 İlkmekteplerin müfredat programı”. Gözütok, F.D., Bıkmaz,F. (Ed)Cumhuriyet’in ilânından 2013’e öğretim programlarının analizi hayat bilgisi örneği. (ss. 33-34). Ankara: Yargı Yayınevi.

Demirhan-İşcan, C. (2007). İlköğretim Düzeyinde Değerler Eğitimi Programlarının Etkililiği. Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. Doktora Tezi. Ankara.

Koçer, E. (2013) “1968 İlkokul programı”.Gözütok, F.D., Bıkmaz,F. (Ed)Cumhuriyet’in ilânından 2013’e öğretim programlarının analizi hayat bilgisi örneği. (ss. 144-166). Ankara: Yargı Yayınevi.

Maarif Vekâleti (1930) İlkmektepler müfredat programı. İstanbul: Devlet Matbaası.

Türe, E. (2013) “1936 İlkokul Programı”. Gözütok, F.D., Bıkmaz,F. (Ed). Cumhuriyet’in ilânından 2013’e öğretim programlarının analizi hayat bilgisi örneği. (ss. 80-100). Ankara: Yargı Yayınevi.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir