Eğitim-Bir-Sen’in MEB’e yaptığı müfredat önerilerini içeren rapor, laik bilimsel eğitim, Atatürk devrimleri ve ulus-devlet çizgisine yönelik bir saldırı olarak değerlendirildi.
AKP’ye yakınlığıyla bilinen Eğitim-Bir-Sen’in, Milli Eğitim Bakanlığı’na yaptığı müfredat önerileri eğitim camiasından büyük tepki aldı. Öneriler arasında yer alan Atatürk ilke ve inkılaplarının geçerliliğini kaybettiği ve kaldırılması gerektiğine yönelik ifadeler ile din dersine ağırlık verilmesi talebine ağır eleştiriler getirildi.
Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Eğitim Programları Bölümü emekli öğretim üyesi Prof. Dr. F. Dilek Gözütok, ‘‘müfredatın demokratikleştirilmesi başlığı altında önerilenler Cumhuriyet ilkelerinin yok edilmesi talebinden başka bir şey değildir’’ dedi. Prof. Gözütok, metinle ilgili eleştirilerini şöyle sıraladı:
Bilime dayalı reform
“Uluslararası ölçme sonuçlarında ne kadar gerilerde olduğumuzun belirlendiği bugünlerde Türk eğitim sisteminin en temel ihtiyacı bilime dayalı reformları hayata geçirmek iken, demokratikleşme reformu başlığı ile din derslerinin birinci sınıftan başlatılmasının, dünyanın model aldığı Atatürk ilkeleri ve inkılaplarının programlardan kaldırılmasının isteniyor olmasının, 45 kadar akademisyenin katkı verdiği belirtilen bir metinde yer alması kara mizah gibi görünüyor.”
Bir eğitim sendikası çocukların eğitim hakkından yararlanamaması, eğitim hizmetlerinin özelleştirilmesi, örgün eğitim dışında bırakılanlar, çocuk yaşta evlendirilenler, çocuk işçiler, cemaat yurtlarında yananlar, tecavüze uğrayanlar, niteliksiz eğitim hizmetine muhatap olanlar, okulda şiddet yaşayanlar, zorunlu din dersleri, bu konuda AİHM’in kararının uygulanmamasını evrensel hukuk çerçevesinde sorgulamalıydı.
‘Talim ve Terbiye Kurulu Misyon ve İşlev’ başlığı altında TTK’nin işlevi tartışılarak ‘Detaylı ders müfredatlarının oluşturulması ise genellikle yerel otoritelere veya okulların kendisine bırakılmaktadır. Türkiye’de de benzer bir uygulamaya geçilmesi, böylece öğretmen ve okulların müfredat oluşturma ve uygulama konusunda daha fazla inisiyatif almalarının sağlanması faydalı olacaktır’ denmektedir. Yıllardır liyakat ölçütü yerine politik atamaların yapıldığı Talim ve Terbiye Kurulu’nun kurulduğu zaman yüklendiği misyonu yerine getirdiği söylenemez. Bu kurulun ihtiyaca göre geliştirilmesi ve bilimsel yöntemlerle çalışmasının önerilmesi beklenirdi. “Eğer öğretmen eğitiminde öğretmeni öğretim programı hazırlama, uygulama ve değerlendirme becerileri ile donatabilmiş olsaydık yani sertifika vererek öğretmen yapmayıp, herhangi bir üniversiteden mezun olanı öğretmen atamasaydık, eğitim bilimleri kadrolarında istihdam edilen akademisyenler eğitimde program geliştirmenin bilimsel temellerine vakıf olsaydı öğretim programlarının yerelde ve okullarda yapılması savunulabilirdi.’’
Sorunlara çözüm yok
Raporda eğitimde var olan sorunlara çözüm önerisi getirilmediğine dikkat çeken Prof. Dilek Gözütok, “ikili öğretim, niteliksiz eğitim hizmeti, eğitimin özelleştirilmesi, birleştirilmiş sınıflar, kalabalık sınıflar, içinde bazı terör örgütlerinin reklamı yapılan ve çocukların algısını bozan kitaplar, ücretli öğretmen istihdamı, atanmayan öğretmenler, taşımalı eğitim, temel lise ve TEOG garabeti, uluslararası sınavlardaki başarısızlık, çalınan sorular ve şifrelenen sınavlar, çocukların dini vakıfların kucağına itilmesi, öğretmenliğin sertifikaya bağlanması, çocukların örgün eğitim sistemi dışında bırakılması, çocukların barınmak zorunda bırakıldıkları yerlerde tecavüze uğraması, yanarak yaşamını kaybetmesi gibi hemen akla gelen sorunlara çözüm bulması gerekirken Atatürk İlke ve İnkılâpları’na, öğretimin birleştirilmesine ve ulusal değerlere karşı savaş açtıkları raporlarında açıkça görülmektedir’’ dedi.
1. sınıftan itibaren dini eğitim
Gözütok, ‘’Yönetici Özeti’ne ayrılan 5-6 sayfada, Eğitim-Bir- Sen’in bu çalışmayı ne söylemek için yaptığı, nelerden rahatsız oldukları özetlenmiştir’’ diyerek, bunları şöyle sıralıyor:
* “Cumhuriyet elitleri, dini bağların güçlü olduğu ümmetçi bir toplumdan seküler bir Türk ulusu inşa etmeyi kendilerine hedef olarak tanımlamışlardır.”
* “Türkiye’deki mevcut eğitim düzenlemelerinde, müfredatında ve ders kitaplarında toplumun temel değerleriyle tezat teşkil eden ifadeler yer almaktadır.”
* “Türkiye eğitim sisteminin temel kurucu ilkesinin yeniden tasarlanması gerekmektedir.”
* “Yeni Türkiye ve demokratikleşme vizyonu, öğretim programlarıyla bütünleştirilmelidir.”
* “Din eğitimi toplumsal talepler temelinde yeniden yapılandırılmalıdır. Türkiye’de din ve ahlâk eğitimi OECD ülkelerinde olduğu gibi (yanlış bilgi) birinci sınıftan itibaren verilmelidir.”
Eğitim-Sen Genel Başkanı: Laikliğin kırıntısını bile istemiyorlar
Önerilere bakıldığında, başlıkların, özgürlük, demokrasi gibi bizim de hep önerdiğimiz kavramları içerdiğini görüyoruz. Ancak içeriğe baktığımızda, örneğin eğitimin dinselleştirilmesiyle ilgili önermeler, özgür düşünce başlığı içinde yer alıyor ve özgür düşünceyi bir kenara bırakın tamamen dogmatik değerler savunuluyor. Anlaşılıyor ki, eğitimde laikliğin kırıntısına bile tahammülleri yok. AKP’nin 4+4+4 sisteminden beri uyguladığı politikalarla bu önerilerin örtüştüğü görülüyor. Atatürkçü düşünce ve bilimsel eğitim anlayışı zaten bu zihniyetteki insanların her zaman ortadan kaldırmak istedikleri şey.
Bunu da güya, eğitimi daha geniş toplumsal ayaklara oturmak için talep ediyorlar. Atatürk’e başından beri düşmanlıkları var ve bu emperyalist işbirlikçi tezlerini, toplumsal yaşantımızın her alanında dayatmaya çalışıyorlar. Neyse ki tüm çabalarına karşın toplumumuzun büyük bölümü Atatürk ve Cumhuriyete sahip çıkma görevini yerine getiriyor.
Yayınlanma tarihi: 10 Ocak 2017 Salı
Figen Atalay
Cumhuriyet Gazetesi